TESCİLSİZ MARKALARIN KORUNMASI VE GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ İLKESİ

Türk hukukunda marka bir teşebbüsün mallarının ya da hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mal yada hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlayan işaretler olarak tanımlanmaktadır. Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) tescil edilmiş marka sahiplerine güçlü koruma sağlamaktadır. Ancak tescil edilmiş olan markayı tescil tarihinden önce yaratarak kullanmaya başlayan ve piyasada belli bir oranda tanınır hale getirmiş olan kişi gerçek hak sahibi olarak markayı tescil ettirmiş olan hak sahibine karşı bazı haklar ileri sürebilir. SMK m.6/3 tescil edilmemiş olan ama kullanılmış ve belli bir oranda tanınır hale gelmiş olan bir işaret üzerinde bir hak elde edildiğini kabul etmekte ve gerçek hak sahibine tescile itiraz imkanı getirmektedir.

Marka hakkı tescil ile gasp edilmiş olan gerçek hak sahibi, marka başvurusunun yayımından itibaren 2 ay içerisinde başvuruya itiraz edebileceği gibi, bu süreyi kaçırmışsa eğer tescilden itibaren 5 yıl içerisinde markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi için dava açabilir. Ancak tescil sahibinin kötü niyetli olduğu durumda davanın açılması süreye tabi değildir. İtiraz eden gerçek hak sahibinin o markanın gerçek sahibi olduğunu gösteren güçlü delilleri TÜRKPATENT nezdinde sunması gerekir. İtirazı kabul edilmediği takdirde red kararının iptali için dava açabilir.

Gerçek hak sahibinin itiraz veya hükümsüzlük davası açmadığı hallerde kendisine karşı tescil sahibi tarafından tecavüz davası açılmış ise bu davada da markayı tescilsiz kullanmak suretiyle marka üzerinde öncelik hakkına sahip olduğuna dair savunmalarını ileri sürebilir. Yargıtay kararlarında tescilli marka hakkı sahibinin bu işareti önceden beri kullanmakta olan kişiyi marka hakkını kullanmaktan men edemeyeceği belirtilmektedir. Gerçek hak sahibinin marka kullanımını öncelik hakkına dayandırdığını kanıtlayabilmesi durumunda bu kullanımı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyecektir.

Marka hakkı gasp edilmiş olan gerçek hak sahibinin TÜRKPATENT nezdinde itiraz veya hükümsüzlük davası açabilmesinin yanında başvurabileceği bir hukuki yol daha bulunmaktadır. Eğer tescilli marka hakkı sahibi tarafından gerçek hak sahibine karşı herhangi bir tecavüz davası açılmadıysa gerçek hak sahibi SMK m.154 gereğince tecavüzün mevcut olmadığının tespitini talep eden bir menfi tespit davası açabilir. Bu davayı Türkiye’de giriştiği veya girişeceği ticari veya sınai faaliyeti yada bu amaçla yapmış olduğu ciddi ve fiili girişimleri olan ve kendisine karşı bu faaliyetleri nedeniyle ihlal davası açılmamış olan kişiler açabilir. Madde gereğince bu kişiler dava açmadan önce bu ticaret veya girişimlerinin tescilli markaya tecavüz teşkil edip etmediği konusunda tescilli marka sahibinden görüşlerini bildirmesini isteyebilirler. Bu bildirime karşı 1 ay içinde cevap verilmez veya olumsuz cevap verilirse gerçek hak sahibi tarafından dava açılır. Ancak bu bildirimin yapılması dava şartı olarak aranmamaktadır. Yani gerçek hak sahibi böyle bir bildirim yapmadan da kendi kullanımının tecavüz teşkil etmediğinin tespit edilmesi için doğrudan dava açabilir.

Gerçek hak sahibi menfi tespit talebiyle açmış olduğu bu davada markanın hükümsüzlüğünün ve tescilli marka sahibinin marka kullanımının tecavüz teşkil ettiğinin tespitini de isteyebilir. Tescil edene ait marka, alan adı vs. sınai mülkiyet haklarından doğan haklarının, kendisine karşı ileri sürülmesinin veya kullanılmasının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep edebilir. Hükümsüzlük talebiyle açılan bu davada tescilli marka hakkı sahibi, dava konusu tescilini gerçek hak sahibine karşı savunma olarak ileri süremeyecektir. Yargıtay kararlarında önceye dayalı gerçek hak sahipliğinin, tescil edilmiş bir markayı hükümsüz kıldırmadan, hak sahibine kendi markasını tescil ettirme hakkı vermediği belirtilmektedir.

Gerçek hak sahibi bu iddialarını ispatlarken markayı daha önceden beri kullanıyor olduğunu kanıtlayan fatura, haberler, broşürler, dergiler veya marka başka ülkelerde tescilli ise tescile dair belgeler vb. ilgili işaretin markasal olarak kullanıldığını gösteren her türlü belgeyi sunarak gerçek hak sahipliğini kanıtlamaya çalışmalıdır.

Yargıtay ülkesellik ilkesine dayanarak gerçek hak sahibinin markayı Türkiye sınırları içerisinde kullanıyor olmasını aramaktadır. Tartışmalı olan konu ise gerçek hak sahibinin markayı belli bir seviyede bilinir-maruf hale getirmiş olmasının gerekip gerekmediğidir. Marufiyet için tanınmışlık düzeyine ulaşmasa da, o markanın belli bir bölgede veya piyasada alıcısı tarafından tanınmaya başlanmış olması gerektiği ifade edilmektedir. Yargıtay’ın marufiyetle ilgili olarak farklı kararlar verdiği görülmektedir. Son dönemde verilen kararlarda ise işaret üzerindeki kullanımın, yurt içinde ve yerelden daha geniş bir coğrafyada, nizasız, fasılasız ve yoğun bir şekilde kullanılmış olması gerektiği belirtilmektedir.

Gerçek hak sahipliği bakımından incelenmesi gereken bir diğer konu da tescilin kötüniyetli olmasıdır. Yargıtay kararlarında markanın sırf yurtdışında tescil edilmiş olması kötüniyeti ispatlamak için yeterli kabul edilmemektedir. Yargıtay bir kararında başkalarına zarar vermek, başkalarının ticaretini engellemek gibi kötü niyet emaresi yönünde herhangi bir delil sunulmaksızın, yalnızca o markanın başka bir ülkede başkaları adına tescilli olduğunu bilebiliyor olma ihtimalini kötü niyet olarak kabul etmemiştir. Mahkeme nezdinde kötüniyeti kanıtlamak oldukça zor olduğundan gerçek hak sahibinin markasının haksız yararlanma amacıyla kullanıldığını her türlü belgeyle kanıtlaması gerekmektedir. Kötü niyet iddiasına dayalı hükümsüzlük davasının her zaman açılması mümkündür.

Tescilsiz marka hakkı sahipleri SMK kapsamında istedikleri korumayı sağlayamaz ise Türk Ticaret Kanunu kapsamında haksız rekabet hükümlerine de dayanabilir. Markanın kullanımının haksız rekabet teşkil ettiği iddiasıyla dürüstlük kuralına aykırı bu davranışlardan dolayı zarara uğrayan hak sahipleri, haksız rekabetin tespitini, haksız rekabetin men’ini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını ve koşulları mevcut ise maddi manevi tazminat talebinde de bulunabilirler.

Av. Dilara KARTALOĞLU KILIÇ

TARLAN-BAKSI AVUKATLIK BÜROSU


AV. AYLİN TARLAN- AV. DERYA BAKSI

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: